Hattat Mustafa bin Abdullah Katip Çelebi
Hattat Mustafa bin Abdullah Katip Çelebi İstanbul’ludur. H.1017 yılında doğmuş ve H.1067 yılında vefat etmiştir.Osmanlı döneminin en meşhur kitaplarından Kitab-ı Cihannuma’nın yazarıdır. Katip Çelebi 2 kez Kitab-ı Cihannümayı yazmaya başlamışsa da her ikiside yarım kalmıştır.H.1732 yılında İbrahim Müteferrika tarafından basılan kitabın ne kadarının Katip Çelebi tarafından yazıldığı ne kadarının İbrahim Müteferrika tarafından yazıldığı tartışmalıdır. Bu tartışma metin bölümü olduğu için olduğu kadar haritalar içinde geçerlidir, haritaların büyük bölümünün İbrahim Müteferrika tarafından cizdirildiği biliniyor. Hatta bir kısmınındın bizzat Müteferrika tarafından çizildiği iddia edilmektedir. Hattat Mustafa bin Abdullah Katip Çelebi
Katip Çelebi, Ordu kâtipliğinde bulunduğu için ulema ve halk arasında Kâtip Çelebi lakabı ile tanındı. Diğer lakabı ise Hacı Halife’dir. Hacca gittiği ve uzman memur (halife) olduğundan ötürü bu lakap ile de anılmıştır. Böğrü Ahmet Çelebi adlı hattattan yazı dersleri aldı. On dört yaşına geldiğinde, babasının aylığından 14 dirhem harçlık bağlanılarak, babasının yanında Anadolu Muhasebesi Kalem’inde şakird (stajyer) olarak devlet görevine başladı (1622-23 yılları). Bu ofisteki halifelerin (uzman memur) birinden hesap-muhasebe sistemini, Erkam adı verilen yazışma kurallarını ve dönemin devlet belgelerinde kullanılan Siyakat yazısını öğrendi. Mezarı, Vefa’dan Unkapanı’ndaki Unkapanı Köprüsü’ne inen büyük caddenin sağ kenarındadır. Hattat Mustafa bin Abdullah Katip Çelebi
Hattatın bir çok eseri vardır en önemlileri Kitab-ı Cihannuma ve Tuhfetü’l-Kibâr fî Esfâri’l-Bihâr’dır.
İletişim & WhatsApp
+90 532 235 30 74
Bir eşyanın antika olabilmesi için illaki eski olması yeterli değildir. Aynı zamanda nadir bulunması ve zamanın veya döneminin belirli izlerini yansıtması gerekmektedir. Belirli kriterler ve özellikler alınacak antika eşya için özel anlam taşımaktadır. Özel sanatkarlık veya işçilik gibi vasıfların görülebildiği, nadir ve paha biçilmez olması durumu da göz ardı edilmez.
Uluslararası arena da sergilenen ve büyük müzayedeler de satışa çıkan birçok antika eserini İstanbul takip ederler. Kimi zaman hobi olarak başlayan bu işin bir anda meslek haline dönüşmesi de kaçınılmaz bir tecrübedir. Üsküdar antika eşya alan yerlerden veya bu tür antika eserlerin takibini yapan koleksiyoncular bunu bir meslek haline getirmişlerdir.
Antika; geçmişten günümüze ulaşmış değerli eşyalar olarak nitelenir. Ancak her eşya antika sayılmadığı gibi tarihi eser niteliği taşıyan çok eksi eşyalarda antika sayılmaz. Özellikle toprak altından çıkan eşyaların, antika olduğu düşüncesi yanlıştır. Antikaların döneminde de kıymetli ürünler olması bu zamanda da kıymetini arttırır. Döneminde değerli olmayan bir eşyanın; yüzyıl sonra değerli bir antikaya dönüşeceği kesin değildir.
Eski uygarlıkları temsil eden; onlar ile bir bağı olan veya kişilerin bilmediği ata yadigarı olarak saklanan büyük değeri olan birçok sanat eserini şans eseri bulabilirsiniz. Unutulmamalı ki; her eski eşya kıymetli ve değeri olan bir eşya olarak adlandırılamaz. Belirli bir anlam ifade eden nadir veya dünya üzerinde bir başka örneği olmayan eşyalar için Antika kelimesini kullanabiliriz. Elde bulunan eşya üzerinde tarih koktuğunu söylememiz de abartı olmaz.
Her ilde bulunan ve eski tabirle bitpazarı olarak tabir edilen yerlerde bulunan eski ve zamanın işlemeli mobilyaları. Farklı objelerin tamir ve bakımını yapan ustalar sayesinde antikacılık ilerlemiştir.
Antika olarak belirlenen eserler veya objeler kimi zaman insanların büyük merak konusu olur. Kimi zaman ise ilerideki dönemlerde değerlendirilecek bir meta haline gelmiştir.