Hattat Mîr İmâdü’l-Hasenî
H. 961 (1554)’de Kazvin’de doğdu. Safevîler devrinin ünlü nesta’lik hattat ve şairidir. Mîr İmâd ve İmâdü’l-Mülk diye meşhurdur. İlk tahsilini Kazvin’de yapan İmâd, nesta’lik yazıyı Mâlik Deylemî’den meşk etti. Daha sonra Muhammed Hüseyin-i Tebrîzî adlı hattattan bu sahadaki bilgi ve maharetini geliştirdi.
Mehdi Beyânî, babasını İbrahim olarak kaydederken, Müstakimzâde Hüseyin olrak nakleder. Müstakimzâde ve C.Huart’ın, nisbesini İmâd-ı Hüseynî olarak yazmaları hatadır. İmâd-ı Hüseynî diye bilinen başka bir hattatla karıştırılmıştır. Ekser müellifler İmâd’ın, devlet idaresinde yazışmaları idare eden, hattatlar yetiştiren Kazvinli Hasenî ile Seyfî bir aileye mensup olduğunu söylerler.
Hat tahsilini tamamladıktan sonra, Osmanlı ülkesine oradan Hicaz’a gitti. İran’a döndükten sonra I.Şah Abbas zamanında Ferhad Han Karamanlu’nun kütüphanesinde katip olarak çalıştı. Ferhat Han’ın ölümünden sonra Kazvin’de talebe yetiştirmekle ve yazı yazmakla zamanını geçirdi. Safevîler’in İsfahan’ı başkent yapmaları üzerine sarayda I.Şah Abbas zamanında katiplik yaptı ve şehzadelere ders verdi. Sanat hayatının en verimli on altı yılı sarayda geçti. Nureddin Muhammed Lâhicî, Abdürreşid Deylemî, Oğlu Mîr İbrahim, Abdü’l-Cebbar Ebû Türâb İsfahânî ve İmâd üslûbunu İstanbul’da yayan Derviş Abdî Buhârî gibi üstadlar yetiştirdi. İmad’ın sarayda gördüğü itibar ve alaka diğer sanatkarların kıskançlığına, bu kıskançlık ve hasedin de Şah’ın ondan yüz çevirmesine, nihayet öldürülmesine sebep oldu. Araştırmacılar bu olayda Şah’ın aşırı Şiî, İmâd’ın ise Sünnî olmasının rolü üzerinde de duruyorlar. Hatta Şah’ın: “Beni bu sünnînin elinden kurtaracak yok mu? Bu mağruru öldürecek yok mu?” dediğini naklederler. Ölümü bütün İslam ülkelerinde üzüntüyle karşılandı. Hind Padişahı Cihangir: “Eğer İmâd’ı diri olarak bana verselerdi, ağırlığınca mücevher verirdim.” dediği söylenir. Bu olaydan sonra Oğlu Mîr İbrahim ve kızı Gevher Şâd ve diğer aile efradının Osmanlı’ya sığındıkları ve Anadolu’da yaşadıklarını öğreniyoruz.
Baba Şah ve Mîr Ali Herevî gibi üstadların yazılarını tetkik ederek, istifade eden İmâd, nesta’lik yazıda günümüze kadar devam eden kendi üslûbunu ortaya koymuştur. XVII. yüzyıldan itibaren İslam ülkelerinde de yayılmış olan İmâd üslûbu, Osmanlı hattatlarına iki asır tesir etti. XIX. yüzyıldan itibaren Türk nesta’lik üslûbu doğdu. Bu üslûbun öncüsü Yesârî ve oğlu Yesârîzâde Mustafa İzzet Efendi’dir.
Eserlerinin çoğu İran ve Türkiye’de bulunan İmâd pek çok kitap, risale, murakka’ ve kıt’a yazmıştır. (İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, F, nr, 1428, 1427, 1488, 1492). Eserlerine çoğunlukla Mîr İmâd-ı Hasenî-i Kazvinî, İmâdü’l-Mülki’l-Hasenî, Mîr İmâd-ül-Hasenî, Mîr İmâd, İmâd, İmâd-ül-Mülki’l-Haseni’s-Seyfî şeklinde ketebe koymuştur.
H.1024 (1625) yılında vefat etmiştir.
Kaynak: Hat Sanatı ve Meşhur Hattatlar, Prof. Dr. Muhittin Serin, Kubbealtı Neşriyatı, Sayfa 234-240.